RİSALE FORUM
RİSALE FORUM
RİSALE FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
RİSALE FORUM

HOŞGELDİNİZ
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  HUTUVATI SİTTE RİSALESİ BEDİÜZZAMAN I_icon_mini_register  HUTUVATI SİTTE RİSALESİ BEDİÜZZAMAN I_icon_mini_login  
moderatör alımlarımız başlamıştır

 

 HUTUVATI SİTTE RİSALESİ BEDİÜZZAMAN

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
LaiLaheiLLaHu
Saidler
Saidler
LaiLaheiLLaHu


Mesaj Sayısı : 498
Yaş : 38
Nerden : Nurdan
tahkik derecesi : 5977
nur puan teşekkur : 1
Kayıt tarihi : 06/01/09

HUTUVATI SİTTE RİSALESİ BEDİÜZZAMAN Empty
MesajKonu: HUTUVATI SİTTE RİSALESİ BEDİÜZZAMAN   HUTUVATI SİTTE RİSALESİ BEDİÜZZAMAN Icon_minitimeCuma Ocak 09, 2009 8:17 pm

HUTUVAT-I SİTTE




اَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

وَلا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ




Herbir zamanın insî bir şeytanı vardır. Şimdi beşerde insan suretinde şeytanın vekili olan ruh-u gaddar, fitnekârane siyasetiyle cihanın her tarafına kundak sokan “El-Hannas” altı hutuvatıyla âlem-i İslâm’ı ifsad için insanlarda ve insan cemaatlarındaki habis menbaları ve tabiatlarındaki muzır madenleri fiilî propaganda ile işlettiriyor, zaîf damarları buluyor. Kimin hırs-ı intikamını, kimin hırs-ı câhını, kimin tamaını, kimin humkunu, kimin dinsizliğini, hattâ en garibi kimin de taassubunu işletip siyasetine vasıta ediyor.
Birinci Hatvesi:
Der veya dedirir: Siz kendiniz de dersiniz ki: Musibete müstehak oldunuz, kader zalim değil adalet eder. Öyle ise size karşı muameleme razı olunuz.
Şu vesveseye karşı demeliyiz: Kader-i İlahî isyanımız için musibet verir. Ona rızadade olmak, o günahtan tövbe demektir. Sen ey mel’un! Günahımız için değil, İslâmiyetimiz için zulmettin ve ediyorsun. Ona rıza veya ihtiyarla inkıyad etmek -neûzü billah- İslâmiyet’ten nedamet ve yüz çevirmek demektir.
Evet aynı şeyi, hem musibettir Allah verir, adalet eder. Çünki günahımıza, şerrimize zecren ondan vazgeçirmek için verir. O şeyi aynı zamanda beşer verir, zulmeder. Çünki başka sebebe binaen ceza verir. Nasılki düşman-ı İslâm aynı şeyi bize icra ediyor, çünki müslümanız.
İkinci Hatvesi:
Der ve dedirtir: Başka kâfirlere dost olduğunuz gibi, bana da dost ve tarafdar olunuz. Neden çekiniyorsunuz?
Şu vesveseye karşı deriz: Muavenet eli kabul etmek ayrıdır, adavet eli öpmek de ayrıdır. Bir kâfirin her bir sıfatı kâfir olmak ve küfründen neş’et etmek lâzım olmadığından, İslâm’ın eski ve mütecaviz bir düşmanını def’ için bir kâfir muavenet eli uzatsa kabul etmek, İslâmiyet’e hizmettir.
Senin ise ey kâfir mel’un! Senin küfründen neş’et eden teskin kabul etmez husumet elini öpmek değil, temas etmek de İslâmiyet’e adavet etmek demektir.
Üçüncü Hatvesi:
Der veya dedirtir: Şimdiye kadar sizi idare edenler fenalık ettiler, karıştırdılar. Öyle ise bana razı olunuz.
Bu vesveseye karşı deriz: Ey el-hannas! Onların fenalıklarının asıl sebebi de sensin. Âlemi onlara darlaştırdın, damar-ı hayatı kestin. Evlâd-ı nâmeşruunu onlara karıştırdın. Dinsizliğe sevkederek, dini rüşvet isterdin. Onlara bedel seni kabul etmek, yalnız müteneccis su ile necis olmuş bir libası hınzırın bevliyle yıkamak demektir. Sen yalnız hayvancasına muvakkat bir hayat-ı sefilaneyi bize bırakıyorsun. İnsanca, İslâmca hayatı öldürüyorsun. Biz ise hem insancasına, hem müslümancasına yaşamak istiyoruz. Senin rağmına yaşayacağız!..
Dördüncü Hatvesi:
Der veya dedirtir: Sizi idare eden ve bana muhasım vaziyetini alanlar -ki Anadolu’daki sergerdeleridir- maksadları başkadır. Niyetleri din ve İslâmiyet değildir.
Şu vesveseye karşı deriz: Vesilelerde niyetin tesiri azdır. Maksadın hakikatını tağyir etmez. Çünki maksud, vesilenin vücuduna terettüb eder. İçindeki niyete bakmaz. Meselâ: Ben bir define veya su bulmak için bir kuyu kazıyorum. Biri geldi, kendini saklamak veya orada müzahrefatını defnetmek için bana yardım ederek kazdı. Suyun çıkmasına ve define bulunmasına niyeti tesir etmez. Su, fiiline kazmasına bakar, niyetine bakmaz. Bunun gibi onlar bizi Kâ’be’ye götürüyorlar, Kur’anı yüksek tutmak istiyorlar. Bütün felâketimizin menbaı olan Avrupa muhabbetine bedel, husumetini esas tutuyorlar. Niyetleri ne olursa olsun, bu maksadların hakikatını tağyir edemez.
Beşinci Hatvesi: Der: İrade-i hilafet, siyasetimin lehinde çıktı.
Şu vesveseye karşı deriz: Bir şahsın arzu-yu zâtîsi ve emr-i hususîsi başkadır, ümmet namına emin olarak deruhde ettiği emanet-i hilafetten hasıl olan şahsiyet-i maneviyenin iradesi bambaşkadır. Bu irade bir akıldan çıkıp, bir kuvvete istinad ederek, âlem-i İslâm’ın maslahatını takib eder. Aklı ise, şûra-yı ümmettir; senin vesvesen değil. Kuvveti, müsellah ordusu, hür milletidir; senin süngülerin değildir. Maslahat da muhitten merkeze nazar edip, İslâm için faide-i uzmayı tercih etmektir. Yoksa aksine olarak merkezden muhite bakmakla âlem-i İslâm’ı bu devlete, bu devleti de Anadolu’ya, Anadolu’yu da İstanbul’a, İstanbul’u da hanedan-ı saltanata taâruz vaktinde feda etmek gibi hod-endişane fikir ve irade, değil Vahîdüddin gibi mütedeyyin bir zât, hattâ en fâcir bir adam da yalnız ism-i hilafeti taşıdığı için ihtiyarıyla etmez. Demek mükrehtir. O halde ona itaat, adem-i itaattır.
Altıncı Hatvesi:
Der ki: Bana karşı mukavemetiniz beyhudedir. Müttefikiniz beraberken yapamadığınız şeyi, şimdi nasıl yapacaksınız?
Şu vesveseye karşı deriz: En ziyade hile ve fitne kuvvetiyle ayakta duran azametli kuvvetin bizi ye’se düşürmüyor. Evvelâ hile ve fitne, perde altında kaldıkça tesir eder. Zahire çıkmakla iflas eder, kuvveti söner. Perde öyle yırtılmış ki, senin yalan, hile, fitne hezeyana, maskaralığa inkılab edip akîm kalıyor. Bu defaki Anadolu’ya karşı _____ gibi.
Saniyen: O kof kuvvetin yüzde doksanı, sana karşı itilaf kabul etmez muhasım bir cereyan atalete mahkûm ediyor. Fazla kalan kuvvetinle, dert ve dermanda müşterek olan âlem-i İslâm’ı susturacak, depretmiyecek derecede eski gibi bir istibdad altında tutmak; ihtimal versen, şeytan iken eşeğin eşeği olursun.
Salisen: Madem ki öldürüyorsun, ölmek iki suretledir: Birinci suret: Senin ayağına düşmek, teslim olmak suretinde ruhumuzu, vicdanımızı ellerimizle öldürmek; cesedi de güya ruhumuza kısasen sana telef ettirmektir. İkinci suret: Senin yüzüne tükürmek, gözüne tokat vurmakla. Ruh ve kalbimiz sağ kalır, cesed de şehid olur. Akide faziletimiz tahkir edilmez, İslâmiyet’in izzetiyle istihza edilmez. Elhasıl: İslâmiyet muhabbeti, senin husumetini istilzam eder. Cebrail, şeytan ile barışamaz.
Siyasetimizde en acınacak, en ebleh bir akıl varsa, o da öylelerin aklıdır ki; (İ.G.Z.) milletinin ihtiras ve menfaatını, İslâmiyet’in menfaat ve izzetiyle kabil-i tevfik görüyor. Burada en sefil ve en ahmak kalb, öylelerin kalbidir ki; hayatı onun himayeti altında kabul eder. Hayatımızı onun himayeti altında kabil görüyor. Çünki öyle bir şarta hayatımızı ta’lik ediyor ki, muhal ender muhaldir.
Der: Yaşayınız, fakat bir tek adam bana hıyanet etse yakarım, yıkarım!.. Şayet bir adam hakka sadakat namına onun kâfirane zulmüne karşı hıyanet etse, Ayasofya’ya iltica etse; milyarlara değer o mukaddes binayı harab eder. Veyahut bir köyde ona bir hain bulunsa, çoluk çocuğuyla mahvetmek veya bir cemaatta ona muzır biri varsa cemaatı ifna etmek, her vakit kendinde salahiyet görüyor. Lanet o medeniyete ki, ona o salahiyeti vermiş.
Acaba bütün millet bir kalbde, hem münafık hançer zulmünden mütelezziz olacak ahmak bir kalbde ittifakından daha muhal ne var? Şeytan gibi hasis hisleri, fena ahlâkları teşci’ ve himaye eder; iyi hisleri söndürür. Hem insanî, İslâmî hayatı men’etmekle beraber; muvakkat hayvanî bir hayatı, iki genc-i mücehhez, pençeli, ekseriyeti kazanmak için imhayı esas proğram yapmış iki kelbi iki ciğerimize musallat ederek bizi silâhtan tecrid ediyor. İşte onun himayeti, işte hayatımız_
O hasım, gösterdiği kin ve husumet harbden neş’et etme değildir. Harbden olsaydı, tabii mağlubiyetimizle sairlerin husumeti gibi sükûnet bulurdu. Hem hasmın uzakta çirkin yüzündeki riyakârane çizgileri güzel zannedilirdi. Yakında görenler inşâallah daha aldanmaz..! $
Korkaklıkta darb-ı mesel hükmünde olan tavuk, çocukları yanında iken şefkat-i cinsiye sebebiyle camuşa saldırır. İşte dehşetli bir cesaret.
Hem darb-ı mesel olmuş “keçi kurttan havfı” ızdırar vaktinde mukavemete inkılab eder. Boynuzuyla kurdun karnını deldiği vaki’dir. İşte hârika bir şecaat.
Fıtrî meyelan, mukavemetsûzdur. Bir avuç su kalın bir demir gülle içinde atılsa, kışta soğuğa maruz bırakılsa, meyl-i inbisat demiri parçalar. Evet şefkatli tavuk cesareti, hamiyetli keçi ızdırarî şecaatı gibi fıtrî bir heyecan; demir güllede su gibi, zulmün bürudetli husumet-i kâfiranesine maruz kaldıkça herşeyi parçalar. Rus mojikleri buna şahiddir.
Bununla beraber imanın mahiyetindeki hârikulâde şehamet, izzet-i İslâmiyet’in tabiatındaki âlem-pesend şecaat, uhuvvet-i İslâmiyenin intibahıyla her vakit mu’cizeleri gösterebilir.


Allah kimseyi şaşırtmasın, şaşırtırsa süründürmesin, süründürürse çektirmesin, çektirirse rezil etmesin, rezil ederse perişan etmesin, perişan ederse sersem âvâre etmesin. AMİN AMİN AMİN… (hutuvat-ı sitte)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://risaleforum.0forum.biz/
 
HUTUVATI SİTTE RİSALESİ BEDİÜZZAMAN
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» HULUSİ ABİYE SÜNNET NASİHATİ BEDİÜZZAMAN HZ LERİNDEN

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RİSALE FORUM  :: İSLAM CEZA HUKUKU/ŞERİATI GARRA-İ MUHAMMEDİYE (a.s.m) :: HAKİKAT-I MUHAMMEDİYE VE ŞAHSİYET-İ MANEVİYESİ-
Buraya geçin: